Birkaç gün önce posta kutuma düşün bir e-postanın başlığı aynen bu şekildeydi: ”Tanrı’nın Çağrısı”
E-postanın spam olduğu açıkça ortadaydı ama bana hissettirdikleri çok önemli bir mail almış kadardı. Günlük hayatımızda Allah’ın, Tanrı’nın, evrenin nasıl inanıyorsanız bize yolladığı bilgilerin farkına varıyor musunuz? En son ne zaman kendi iç sesinizi dinlediniz?
”Anneler herşeyi bilir” sözünün doğruluğu annelerin hep iç seslerini dinlediklerinden olabilir mi? Çocukları söz konusu olunca Tanrı’nın onlara gönderdiği bir iç sese kulak veriyorlar bence. Bizde o ses yok mu peki? Bence kesinlikle var.
Kendimden örnek vermem gerekirse; bir işe ya da konuya yoğunlaşıp onunla ilgili umut beslendiğim ve emek verdiğim zaman mutlaka güzel sonuçlanıyor. Ne zaman olumsuz düşünsem, ”yine her şey üstü üste” geldi desem her şey kötü gidiyor.
Çalıştığım anneler ne kadar sakin, olumlu düşünen, kendindeki güce inanan insanlarsa bebekleri de o kadar huzurlu ve mutlu oluyor. Fiziksel hastalıkların bile olumluya gittiğine çoğu kez şahit oldum.
Bir anda karşınıza çıkan güzel bir söz, dinlediğiniz bir hikaye, bir şarkı sözü, bir bebeğin size bakarken istemsiz gülüşü, aldığınız bir iltifat ya da dosttan gelen acı ama gerçek bir söz, yardıma ihtiyacı olan birisi, özel bir gün olmadan aldığınız hediyenin mutluluğu, arkadaşınızı başarısı…
Tüm bunların bizde yarattığı hissi bilirken içimizdeki bu güce, Tanrı’nın çağrılarına neden kulak vermiyoruz? Hayatın koşturmacası içinde oradan oraya sürükleniyoruz. Zihnimiz o kadar dolu ki, kim ne derse o yöne yöneliyoruz. Aslında hepimizin bu hayata gelme sebebi var, bu hayatta bir yolu var. Biz yolumuzu baştan çizersek ve emin adımlarla yürürsek, dışarıdan gelen olumsuz fikirlere, kafamızı karıştıcak düşüncelere, yaftalamalara kapalı oluruz. Yolumuzu aydınlatan ışık bizim içimizde. Başarı, bu ışıklı yolda. Yolun sonunu görmek, oradaki hayale ulaşmaktan daha çok, bu ışıklı yoldur bize mutluluk ve haz veren. Öyleki yolun sonu geldiğinde yeniden bir hedef koyarım kendime, bu hayal bitmesin, bu mutluluk hep sürsün diye. Aşk gibi birşey bu da. Seversin ama kavuşursan aşk olmaz ya, kavuşmaya çalışırken alevlenen, kül olan, küllerinden yeniden doğan ne varsa işte o aşktır. Sevgiliye, işe, bitkiye, hayvana, hayale, Allah’a olan aşktır.
Şükür, şükürü getirir derler. Sarılın tüm mutlu anlarınıza, sevgilinize, çocuğunuza, annenize, babanıza, hayalinize, işinize… Sizi mutlu eden ne varsa ona sarılın ve şükredin. Mutluluk elimizde, ”İşte tam da bu şekilde mutluyum” dediğiniz yer size Tanrı’nın en güzel çağrısıdır. O sesi susturmayın. İçinizdeki ışık hep yansın, hiç sönmesin…
Orhan Veli’nin şu güzel sözleriyle son vermek istiyorum sözlerime, neye ”şükür”se ona gelsin…
”Bir insan daha var, çok şükür, evde;
Nefes var,
Ayak sesi var;
Çok şükür, çok şükür.”