Lohusa Depresyonu Farkındalık Haftası

 

‘Lohusa Depresyonu’ ismi kulağa çok büyük ve ürkütücü bir hastalıkmış gibi gelsede, ‘bana olmaz’ diye düşünülsede, dünyada her 5 kadından biri lohusa depresyonuna yakalanıyor.

Lohusa hüznü ile Lohusa depresyonu arasında farklar vardır. Lohusa hüznü birkaç günden bir haftaya kadar süren, aile ve arkadaşlardan yardım alındığında, bebek uyuduğunda ve dinlenildiğinde belirtilerin geçtiği bir dönemdir.

Lohusa hüznü belirtileri;

  • Duygusal dalgalanma
  • Kaygı
  • Üzüntü
  • Sinirlilik
  • Ağlama
  • Uykuda güçlük
  • Azalmış konsantrasyon

Bu belirtiler doğum sonrası, bebeğiyle yeni hayatına alışmaya çalışan tüm kadınlarda olur. Çok normaldir. Günlük yaşantınız, eşinizle ilişkiniz, iş hayatınız artık bebeğinize göre düzenlenmeye başlar. Özellikle ilk bir hafta, aile tamamen bebeğine odaklanmış durumdadır. ”Kilo aldı mı? Sarılığı geçti mi? Yeterli besleniyor mu? İyi bakabiliyor muyum?” gibi yüzlerce soru özellikle annenin aklından geçer. Bebeğiyle ilgilenen kadın, kendine zaman ayırmayı unutur. Uyku düzeni bozulur, bozulan uyku düzeni onu sinirli hale getirir, sinirlendiği için kendini suçlar, ağlama isteği oluşur, kendine ve bebeğine bakamadığını, çirkin olduğunu, aslında hiç böyle biri olmadığı düşünmeye başlar. Tüm bunlar dinlenme ve aile desteğiyle geçiyorsa korkulacak birşey yoktur. Çok normal bir süreçtir. Bebeğiniz sizin yaşam şeklinize, sizde onun fiziksel hareketlerine alıştıktan sonra herşey yoluna girecektir.

LohusaDepresyonunda ise, tüm bu duygular daha yoğun ve uzun süreli yaşanır. Tüm yardım ve dinlenmeye rağmen bu duygular geçmez. Bebeğinizle,kendinizle ve çevrenizle ilgilenme kapasiteniz azalır. Günlük işleri sürdürme gücünüz etkilenir.

Lohusa depresyonu belirtileri;

  • İştah kaybı
  • Öfke ve sinirlilik
  • Uykusuzuluk
  • Cinselliğe ilginin azalması
  • Suçluluk ve yetersizlik hissi
  • Arkadaş ve aile çevresinden uzaklaşma
  • Mutsuzluk
  • Ağlama nöbetleri
  • Bebeğine bağlanamama
  • Kendine ve bebeğine zarar verme düşüncesi

Bu gibi durumlarda hemen psikolojik destek alınmalı, gerekirse anne sütüne ve bebeğe zarar vermeyen ilaçlar kullanılmalı, çok ileri durumlarda emzirmeye ara verilerek annenin ruhsal sağlığı düzeltilmelidir.

Profesyonel destek alamayan anneler ise, duygularınızı saklamamalı ve kendinize yakın hissettiğiniz insanlarla konuşmalısınız. Bebeğin bakımını eşiniz ve ailenizle paylaşmalısınız. Bebeğiniz için evinize kapanmanıza gerek yok. Bol bol bebeğinizle birlikte yürüyüşlere çıkabilir, sosyal hayatınıza devam edebilirsiniz. Bu konuda özellikle çevrenizden gelen, ’40 gün dışarı çıkılmaz, bebek üşür, sana birşey olur’ gibi fikirlere kapalı olun. Hiçbir şey olmaz! Mükemmel olmaya çalışmayın. Bir bebeğe annesinden daha iyi kimse bakamaz. En bilgisiz, tecrübesiz anne bile bebeğine iyi bakacaktır. En önemlisi de bebeğiniz her uyuduğunda sizde uyuyun ve dinlenin. Bebek uyuduğunda ‘misafir gelir,evi toplamalıyım,yemek yapmalıyım’ gibi düşünceleri kafanızdan uzaklaştırın. Bu dönem sadece size ve bebeğinize aittir. Bu bencillik değil, ihtiyaçtır. Bir süre tüm işler kalabilir. Önemli olan sizin huzurunuz ve mutluluğunuzdur.

Son olarak çevrenizden gelen olumsuz fikirlere kesinlikle kapalı olun. Olumsuz düşünceleri olan, sizi kötü etkileyeceğine inandığınız insanları bu dönemde yanınızda bulundurmayın. Doğum sonrası en azından bir ay evinize misafir kabul etmeyin. Bu hem sizin hem de bebeğinizin fiziksel ve ruhsal sağlığı için çok önemli.

Anne olmak çok kutsal bir görevdir. Ne mutlu ki bunu ancak kadınlar yapabilir. Tüm bu zorlu ama güzel süreç geçecektir. Unutmayın, asla yalnız değilsiniz. Eşiniz,aileniz ve bizler sizlere bu dönemde destek olmak için varız.

 

 

Write a comment